Sosyal Hizmet Çalışmaları 3, Fatma KAHRAMAN GÜLOĞLU, Editör, Ekin, Bursa, ss.225-242, 2022
Sağlık krizin ekonomik yansımalarıyla boğuşan dünya, aynı zamanda bir sosyal adalet krizi olan derin bir toplumsal krizle karşı karşıyadır. Bu kriz pek çok ülkede hane halkının yaşam standartlarını tehdit et-mektedir. Dünyanın bazı bölgelerinde aşırı yoksulluk düzeylerinin azaltılmasında ciddi bir ilerleme kaydedilse de Pandemi sebebiyle yük-sek düzeyde yoksulluk ve savunmasızlık hâlâ daha devam etmektedir. Bu nedenle büyük bir endişe kaynağı olan hem gelişmiş hem de geliş-mekte olan ekonomilerdeki artan eşitsizlikle mücadelede sosyal ko-ruma önlemleri önem kazanmaktadır. Sosyal koruma, çocuklar, kadın-lar, yaşlılar, engelliler, yerinden edilmişler, işsizler ve hastalar gibi risk altında olan kişilere kaynak aktarma amacıyla kullanılan araçları ifadeetmektedir. Sosyal koruma, insan onurunu korumada, bireylerin hakla-rını geliştirilmesinde, insan sermayesinin ve üretkenliğinin artırılma-sında ve ekonomilerin yapısal dönüşümünün desteklenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Yoksullar lehine ve kapsayıcı ekonomik büyü-meye katkıda bulunmak için giderek artan bir şekilde uygulanan birçok sosyal politikadan oluşmaktadır. Sosyal koruma araçları, hem sigorta programları, sosyal yardım ve hizmetleri hem de kalkınma tedbirleri gibi yoksulluğu azaltmaya yönelik mekanizmaları kapsamaktadır. Bu düzenlemelerin diğer tamamlayıcı kalkınma girişimleriyle bütünleşti-rildiğinde, yoksulluk, savunmasızlık ve sosyal dışlanma üzerinde olumlu etkide bulunduğu kabul edilmektedir.
Cinsiyet rolleri ve sosyal normlar, bireyin savunmasızlığını, şoklara maruz kalmasını ve sosyal koruma mekanizmalarına erişimini belirle-mede kilit rol oynamaktadır. Erkekler ve kadınlar genellikle farklı risk-ler ve savunmasızlıklarla karşı karşıya kalmakta aynı risklerden ise farklı şekilde etkilenmektedirler. Belirli savunmasızlık alanlarının ne-rede olduğunu belirlemek ve kadınların güçlendirmek amacıyla top-lumsal cinsiyet odaklı çalışmaların yürütülmesi önemli bir ihtiyaçtır. Kadınların yeterli gelirlere sahip olmaması, temel hizmetlere ulaşma-maları, üstlendikleri ev ve bakımı sorumlulukları, cinsiyete dayalı ça-lışma normları ve yüksek ücret farklılıklarıyla istihdamda yer almaları savunmasızlıklarla karşı karşıya kalmalarına neden olmakta ve sosyal korumaya ihtiyaçları artmaktadır. Bu çalışma sosyal koruma sistemle-rinin toplumsal cinsiyet odağında düzenlenmesi, kadınların karşı kar-şıya kaldığı çoklu ve kesişen ayrımcılık biçimlerini azaltarak Birleşmiş Milletler’in (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına doğru ilerleme sağlamasının mümkün olduğunu ileri sürmektedir. Çalışmada ilk önce sosyal koruma kavramının yoksulluk, savunmasızlık ve sosyal dış-lanma sorunları karşısında önem kazanması çeşitli boyutlarıyla ele alınmış daha sonra toplumsal cinsiyete duyarlı sosyal korumanın eşit-sizlikleri azaltmadaki rolü değerlendirilmiştir.